12 Eylül 2012 Çarşamba

"Yardımseverlik!?!?!"

"Sıcakkanlılığımızla ve yardımseverliliğimizle" diyeyim artık övünen bir millet olarak bazen sınırları aştığımızın ve karşımızdakinin özel hayatına müdahale ettiğimizin; hatta çevremize oldukça rahatsızlık verdiğimizin farkında olmuyoruz. Bunu, semtimizdeki market, pazar, eczane gibi alışverişlerde Duruyla yaşadığımız tecrübeler neticesinde yazıyorum. 

Semtimizin teyzeleri, yeni annelere öğütler vermeye ve çoğu zaman onları azarlamaya pek meraklıdırlar. Bazen öyle ileri giderler ki; yaşlılara saygıdan soğuturlar insanı.

Küçük bir kısmı bebekle ya da sizinle muhattap olmaz. Uzaktan sevip maşallahlar, nazar duaları ile çocuğunuza okuyup üflerler. Göz göze gelirseniz gülümseyip selam verirler. Bu iyi niyetli teyzeleri pek severim.

Bir de diğer grup vardır ki; zevkle ve neşeyle çıktığınız bir market gezisinde modunuzu bir anda düşürebilirler. Sınırı aşmak üzere olduklarının farkında; ama bir takım samimiyet ve iyi niyet gösterileriyle kendilerini mazur göstermeye çalışan bu teyzeler, çeşitli fikir beyanlarında ve önerilerde bulunurlar. Hatta size söyleceklerini kızım sana söylüyorum gelinim sen anla misali bebeğe söylerler.. 

Kibarca ve anaç bir tavırla "Ah yavrum üşüdün mü sen?" ; "Aman ne tatlı maşallah.. Rüzgar dokunmasın?" ; "Ay bacağın açılmış canım benim örtelim mi?" ; "Hava da çok güneşli ama…" ; bebek kangurudaysa "Yavrum rahat mı o orada?" gibi... Saygısızlığa kaçmadan ama gösterilen samimiyetten de cesaret alınarak "yok yok" ; "ihi ihi" ; "hııııı" ; "yok birşey olmaz teyzecim"  gibi çeşitli anlamsız sesler, ünlemler ve gevelenen cümleler ile bertaraf etmeye çalışırsınız.

Bunu sınırı aştıklarının farkında bile olmayan, nezaketten payını almamış teyzeler takip eder. Yediğiniz fırçanın etkisiyle parlayıp, markete bir yıldız gibi doğarsınız. Önemli olan tek şey çocuğun durumudur ki; kuşkusuz onu da en iyi, sizi ya da bebeğinizi tanımayan, hatta hayatında ilk defa görmüş olan o teyze bilir!  

"Kızım bu havada çocuk dışarı çıkar mı?" ; "Tövbe tövbe bu yağmurda çocukla ne işin var dışarıda?" ; "Sen kendini anne mi oldun zannediyorsun şimdi?" kangurudaki bebek için "Ay çocuk boğulacak!" gibi feryat figan zerzenişlerde bulunurlar. Bu teyzelerin hepsine karşılık vermek elbette mümkün değildir; ama ara sıra sarfedilen "eee teyzecim ne yapayım sebzeler eve koşarak gelmiyor ya" gibi isyankar cümleler ile sınırlarınızı çizersiniz. 

Bazen, söz konusu bu teyzelerin yanında beyleri de bulunur. O da kendince bebeği sever ve mazallah bebeğin elleri falan hafif serinse, size de söylemezler bu derin sıkıntılarını.. Sanki bebeği giydiren oymuş gibi hanımlarına seslenirler "Hanım, bunun eli çok üşümüş!"

Size verilen öğütleri dinlerseniz şu sonuçlara ulaşırsınız: Kanguru çok tehlikeli, vazgeçin. Çocuğu hep kalın giydirin. Hava yağmurluysa veya rüzgarlıysa ya da güneşli ve hafif sıcaksa dışarı çıkmayın. Hele karlı bir günde evde bunalıp temiz hava almak için dışarı çıkmışsanız sizden kötü anne yoktur. Aklınızı başınıza toplayın ve çocuğu hemen anneanne, babaanne falan bir aile büyüğüne, aklı selim bir insana teslim edin. Eğer Ankara'da varsa; yağmur ya da kar yağma ihtimalinin olmadığı rüzgarsız ve güneşsiz bir günde  dışarı çıkabilirsiniz. Bu da yılda  ancak 10-15 güne tekabül eder ki; çocukla dışarı çıkmak da ne gereksizdir. Zaten oyun parkları da o teyzeler otursun çekirdek çitlesin diye var. Öyle değil mi?

Kriterlere uygun giydirilmiş Duru.
Yalnız üstüne kalın bir pike örter insan çocuğun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder