24 Ocak 2013 Perşembe

2 Yaşındaki Amca ve Teyzeler!

Hep şikayet, hep şikayet...
En sonunda bugün biraz empati kurup dünyaya bir "2 yaş" gözünden bakmaya karar verdim. Anladım ki; 2 yaşında olmak hiç de kolay değil!

Öncelikle 2 yaşında olmak demek, sürekli muhalefet yapmak demek. Size biri günaydın demişse inadına "günaymadım" demek. Muhalefet partilerinin bile muhalefet yapamadığı, muhalif seslerin de bir bir hapse tıkıldığı günümüzde bu kadar aykırı ve cesur davranışlar takdir-i şayan diye düşünüyorum. 

Sıfır empati çok zor bir şey değil de; üstüne bir de bencillik koymak ve bunu dünyanın en doğal olayıymış gibi karşındakine yutturmaya çalışmak...

Sürekli ben böyle düşünüyorum ve ben böyle karar verdim temalı cümleler ile senin fikrinin aslında çok önemli olmadığı bir dünya yaratmak, aksi fikirlere kesinlikle tahammül edememek... (Ben bu davranışları 2 yaş bebesinden başka bir yerde daha gördüm ama nerede?!?)

Bazen sevimli sevimli "bi suuuusss!" diye karşıdakini susturmaya çalışmak, bazen ağlayarak konuyu başka yerlere çekmek ve asıl mağdur sizken; mağduru oynamak... (Televizyonda olmadık yerde ağlayan birini mi görmüştüm ne???)

Ve aslında işlerin böyle, her daim onun istediği gibi yürümesi gerektiğini, bazen sevimlilik ile bazen de ufak tefek isteklerinizi yerine getirerek (başka bir deyişle aslında iyi bir çocuğum imajı yaratarak) sizi ikna etmeye çalışmak...

ve bir parça da despotluk ile bağırıp çağırarak satır aralarında iyi çocuk imasında bulundum ama o kadar da değilim demek.. (evet bazı bıyıklar ay yani yüzler geliyor gözümün önüne..)

Üstü kapalı tehditlerde bulunmak: "Şimdi bana zorla bu çorabı giydirdin; ama birazdan başına öyle bir iş açacam ki; çorabı çıkardığımın farkına bile varamayacaksın!!" (aaa evet evet hatırladım; ama çok garip?!?! )

Üstelik bunlarda son derece usta ve istikrarlı olmak ve hatta karşındaki bir külyutmaz ise onu görmemezlikten gelmek, gerçekten büyük bir emek ve çaba ister... Tabii, bunları sevimli bir 2 yaş bebesi yapınca bunun adı "2 yaş krizi" olur; ama eğer bunları yaşını başını almış amcalar ve teyzeler yapıyorsa bunun adı yüzsüzlük, yalan-dolan ve saygısızlık olur. Şimdi bunlar da ağır ithamlar.. Nasıl yapsak?

Herkesin aslında özünde çok "iyi niyetli" olduğu inancıyla kendi kendime bu durumu şöyle açıklıyorum:

Bu amcalar ve teyzeler, bir 2 yaş bebesinin sevimliliğini taşımıyorlar; ama herhalde 2 yaş zekasında kaldılar ki; bunca davranış, onlara normal geliyor. Zira bazı durumları akıl çerçevesinde başka türlü açıklamak mümkün olmuyor!

20 Ocak 2013 Pazar

Bir 2 Yaş Anası Yeni Yıldan Ne Bekler?

Arkadaş, ne yeni yıl beklentisi.. Yeni yıl geleli çok oldu. 2014'ü bekleyseydin bari diyenleri kınıyorum. Birincisi, en azından Ocak ayı henüz bitmedi. İkincisi, bir 2 yaş anasının aklını başına toplayıp iki kelimeyi bir araya getirmesi, gerçekten hiç de kolay değil.

Macera, kahkaha, aksiyon dolu bir yılı devirdikten sonra ancak Ocak ortasına gelince yeni yıldan ne bekliyorum acaba diye düşünme fırsatı bulabildim.

2 yaş krizini tadına vara vara yaşayan bir anne olarak yeni yıldan sadece iki istediğim var:
1- Sabır 2-Uyku. Bu kadar basit!

Bu dileklerimi okurken benim gibi bir çok annenin "ahhh nerede bacım o günler" dediğini duyar gibi oluyorum. Neyse biz en azından evrene olumlu mesaj gönderip, üzerimize düşeni yapalım...

İki Yaş Bebesiyle Hayatta Kalma Kılavuzu yazdımda da bahsettiğim üzere 2 yaş krizi yaşayan bir çocuğun anasının en çok ihtiyacı olan şey 1- sabır 2- konu değiştirme ve 3- numara yapma becerisidir. Bu yüzden, 2013'den en büyük beklentim öncelikle biraz daha sabırlı olmak.

Aslında, 27. ayını devirmiş ve ikinci yaşının üstüne bir de çeyrek koymuş bir arkadaş, sabır sınırları zorlanıp genişletilmiş olan anneyi artık "dervişimsi" bir kıvama getirmiştir. Anneyi çıldırtma sanatının çıraklık-ustalık dönemlerini geçip Sensei mertebisine ulaştığı için anne bu konuda bitmiş tükenmiş, sadece bugünlerin bitmesini beklemektedir.

Bir örnek verelim: Kreşe giderken kitap, yazboz, kalem-kağıt, ufak tefek oyuncaklar gibi şeyler götürebiliyoruz. Ama her gün ne götüreceğimize karar vermek en azından yarım saatimizi alıyor; çünkü "evet" dediklerimin değil "hayır" dediklerimin okula gitmesi gerekiyor!

2 Yaş: Bu kitabı alıyım mııı?
Anne: Tabii
2 Yaş: Yok kalemleri alıyım..
Anne: Tamam hadi ne istersen al..
2 Yaş: O zaman bunu alayım (kocaman abaküsü gösteriyor)
Anne: iyi getir de torbaya koyayım, ben taşırım
2 Yaş: (Düşünüyor: Çok emek sarfettim ama hatunu da iyi eğittim! dur bakalım şuna ne diyecek) BİSİKLETİ ALALIM!
Anne: (Maalesef o anda çocuğun sağlıklı dil gelişimi falan akıldan çıkıyor) YUUUHHH!!
2 Yaş: (Hayır cevabını duyup ikna oluyor) Tamam bisikleti alalım!!

İkinci olarak biraz uyku istiyorum. Pargalı öldü mü? Kuzey kimi dövdü? Twitter'da kim ne demiş derken, horozları bile depresyona sokabilecek kadar erken kalkan bir 2 yaş bebesi, insanı gerçekten uykuya hasret bırakıyor. "Bacım, sen de erken yatıver" diyorsunuz eminim; ama bence sorun yatma saatinde değil. Kesinlikle kalkma saatinde! Fırıncı mıyız biz? Kalkıyoruz her yer zifiri karanlık...

Bir yandan düşünüyorum da.. Kafeinman olarak yaşanan bu yaşama, insan bir süre sonra alışıyor; ama değil ağzını, gözünü bile açmaya hali yokken; 2'likten istek parça gelince, zavallı kafası karışık uykusuz ananın, muhtemelen, çocuklukta fazla izlediği Ninja Kaplumbağalar'ın bilinçaltından çıkmasıyla, dudaklarından şu mısralar dökülüyor:

Sağ elimde üç parmak...  (Daha fenası bir yandan da sol eli gösteriyor...)