Sıcak bir temmuz günüydü..
"Öğle uykusuna yatmadan evvel biraz oyuncaklarımızı toplayalım mı?" dedim Duru'ya.. O da "Hayıy!" dedi.. Çocuğum çok uyumlu ve annesini daima memnun etmeye programlı olduğundan önce anlamadım. Tekrar sordum, tekrar hayıy!!
Ve o anda anladım ki; anneyi memnun etme programının çipleri yanmış, yerine anneyi çıldırtma çipleri takılmıştı.. İki yaş krizi (terrible two) kapıdaydı..
Derin bir nefes aldım ve ruhumu başıma gelebileceklere hazırlamaya çalıştım ve 24. ayımıza çeyrek kala başlayan acı deneyimlerimden bu kılavuzu oluşturdum. Önümüzdeki aylarda kılavuzun ve kafayı yemiş annenin bir üst versiyonu çıkar sanıyorum. Her ne kadar yaşanmışlıklarımızın neticesi olsa da okurken kılavuzu karga olanı burnu biiip'den çıkmazmış lafını hatırlamanızı öneririm.
Öncelikle hayata ve dolayısıyla bu döneme her zaman iyi yönlerden yaklaşılmalı diye düşünüyorum. Polyanna'yı utandırır derecede pozitif olmak önemli. Zira aradığınız güç içinizdeki neşede ve enerjidedir. Her gün daha iyi bir demogog ve müzakereci olduğunuzu hissedeceksiniz. Bütün sosyal fobilerinizi yeneceksiniz. Dahası mesleğiniz pazarlamacılık, animatörlük ya da akrobatlık değilse bunları da hakkıyla yapmayı öğreneceksiniz. Kazanacağınız demogoji ve pazarlık yetileri sayesinde esnafın en sevmediği müşteri olacaksınız...
İşte kılavuz..
"Seni seviyorum" sözünü dışarıda tutarak bazı şeylerin çok fazla söylendiğinde anlamını yitirdiğini düşünüyorum. "Hayır" da bunların başında geliyor. Özellikle çocuğa sıklıkla söyleniyorsa anlamsızlaşıyor maalesef. Bir yandan da çocuk açısından düşündüğümde oldukça mantıklı geliyor bu durum. "Hayır" lafını sıkça işiten bir çocuk içinden şunu söylüyor olabilir: Ohooo arkadaş, ne yapsak hayır diyor. En iyisi takmadan yoluma devam edeyim ben.
Buna karşın, sınırları genişletip mümkün olduğunca hayır dememeye çalışmak, ufak bir hayır listesi oluşturmak ve hayır demeden önce kafada bir çeşit bilanço yapıp kayıpları ve kazançları değerlendirmenin daha iyi olduğunu düşünüyorum. Zaten eğer birşeye hayır dediyseniz ve yüreğinizin kıyısında aslında bir zararı da yoktu gibi en ufak bir tereddüt varsa; küçük canavarınız, gözünüzün taaa içinden o ufacık şüphe kırıntısını görecek ve ısrarcı olacaktır.
O yüzden olumsuz cevap yerine dikkat dağıtmak en iyi çözüm:
Şöyle abatılı bir tepkiyle; Aaaaa bak camın önünden kocaman bir kuş geçti gördün mü?
Aaaa şuradaki bir kedi mi? diye sormak..
İş vermek.. Hadi şunları birlikte içeri götürelim. Şurayı süpürür müsün tatlım.. Ya da eline hemen bir toz bezi tutuşturup hadi şurayı silelim...
Veee sizin için zorlayıcı olabilecek ama bir o kadar eğlendirici olan şarkı söylemek..
Banyoda şampuandan, sabundan utanıp kendi kendinize bile şarkı söylemekten çekinen bir insan mısınız? O günler çoook geride kaldı. Şarkı söylemenin dikkat dağıtma üzerindeki gücünü keşfedince markette, pazarda, yolda, belde size doğrulmuş bakışlara aldırmadan içinizdeki sanat güneşinin doğduğunu hissedeceksiniz. Çok da eğleneceksiniz. Küçük canavarın isteği üzere tekrar tekrar aynı şarkıyı söyleyeceksiniz. O da öğrenecek ve hep birlikte söyleyip daha da keyif alacaksınız.
Bu arada tabi ki; hayır denecek şeyler olacaktır. Bunda da istikrarlı davranıp, bütün ısrarlara ve tacizlere karşın verilen karardan dönmemek önemli. O zaman kelime anlamını yitirmemiş oluyor ve ileriki dönemlerde hayır denen birşeye yapılan ısrarcılık azalıyor diye düşünüyorum. Bunun dışında hayır listesinin hiç bir zaman istisnası olmamalı; çünkü çocukların en anlamadığı şey bu. Bir kez müsaade edildi mi her zaman olabilecek zannediyorlar.
Başka bir nokta da bu dönemde sıklıkla duyacağınız "Ben yapcam" lafı. Buna en güzel çare herhalde o sormadan zaten yapabileceği bütün işleri sen yap demek. Hem de sorumluluk duygusu aşılamak için birebir. Örneğin, giyinirken "ben kendim giycem" diyorsa ve acele dışarı çıkmanız gerekiyorsa etek ya da hırka gibi giyebileceği kolay kıyafetleri bunları sen kendin giy ben de çorabını giydireyim şeklinde bir yaklaşım hızla giyinmenizi sağlayabilir ya da vakit var ve kendiniz ağır ağır hazırlanmak istiyorsunuz. O zaman bütün kıyafetleri önüne koyup hadi kendin giy bakalım deyip mücadele etmesine izin vermek sizin için zaman kazandırıcı, yavrunuz için öğretici olabilir.
Birlikte oyun oynamak, şarkı söylemek ya da resim yapmak çok zevkli ama zavallı anne ya da baba biraz olsun nefes almak istiyorsa su ile oynamak çıkan dağınıklığa aldırmazsanız harika bir oyun fikri; fakat elektronik aletler, kumandalar, telefonlar kalksın; çünkü aklına şunları da suya koysam nasıl olur acaba fikri gelebilir. Su ile oynamanın ayrıca çocuklar ve bebekler üzerinde bir nevi meditasyon etkisi var. Rahatlamalarını ve konsantrasyon güçlerinin artmasını sağlıyor. Yani bir taş ile iki kuş vurmuş oluyorsunuz. Koca bir tencere su ve içine suyla oynayabileceği oyuncaklar.. Yalnız içmesuyu koymak iyi olur; çünkü oynarken bolca sudan içiyorlar.
İki yaş bebesi inatçı olmanın yanı sıra oldukça hareketlidir. Kedileri bile kıskandıracak derecede hızlı ve atiktir aynı zamanda. Bu yüzden, bir alışveriş merkezine ya da IKEA gibi herşeyin meydanda olduğu bir yere giderken kendinizi spor salonuna gidermişcesine hazırlayın. Ayrıca, çok yoğunum bir spor salonuna bile gidemiyorum diye üzülmeyin. Hatta spor salonuna vereceğiniz parayı buralarda harcayın. Hem alışveriş yapın hem forma girin. Oradan oraya koşan çocuğunuzun peşinden koşun ısının, kondisyon yapın! Ağır şeyleri mi çekiyor, alın size ağırlık kaldırma! Kırılacak şeylere uzanmışken son anda mı yetiştiniz? Bu da esneme hareketleri! Eve dönüş yolunda spor salonuna gitmiş kadar yorgun değilseniz bana da kaygısızanne demesinler!!